Sorun sadece enflasyon mu?

Eylül ayına ilişkin enflasyon rakamları açıklandı. Beklentilerin ve iyi niyetli açıklamaların aksine enflasyon yükseliş trendindeki seyrini sürdürdü.
Biliyorsunuz enflasyona ilişkin verileri Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) bilim insanları açıklıyor. Bir de İstanbul Ticaret Odası (İTO) sadece İstanbul’a ilişkin verileri yayınlıyor.
TÜİK’in verilerine göre eylül ayında fiyatlar yüzde 4.75 oranında artarken eylül ayı itibariyle yıllık enflasyon ise 61.53 olarak gerçekleşti.  Ocak- Eylül döneminde fiyat artışı ise yüzde 41.77 oldu.
ENAG’ın verileri ise TÜİK verilerine göre çok daha gerçekleri yansıtıyor. ENAG eylül enflasyonunu yüzde 6.24, yıllık bazda ise yüzde 130.13 olarak açıkladı.  ENAG ocak – Eylül döneminde enflasyon oranının yüzde 95.33 olduğunu açıkladı.
İTO İstanbul’daki fiyat artışlarını şöyle duyurdu. Aylık yüzde 5.46, yıllık bazda ise yüzde 73.18 olarak açıkladı. İTO, toptan eşya endeksinin yüzde 67.79’a ulaştığını belirtti. İTO eylülde gıda fiyatlarındaki artışı yüzde 5.65 olduğunu belirtti.
Birkaç gün önce de Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) eylül ayına ilişkin market fiyatlarındaki değişimleri paylaştı.  TZOB, eylülde en yüksek fiyat değişiminin yüzde 338.3 ile limonda görüldüğünü açıkladı. TZOB, eylül ayında marketlerde satılan 37 ürünün 29’unda fiyat artışı yaşandığını, bir üründe fiyat değişimi yaşanmadığını belirtti.
Enflasyonda umutların her geçen gün biraz daha tükendiği, beklentilerin 2024 yılından sonraya ertelendiği ülkemizde ne yazık ki, emekliyi, asgari ücretliyi, memurları, dul ve yetimleri çok zor çok karanlık bir kış bekliyor. Üretici firmaların, sanayinin kullandığı elektriğe, doğal gaza yüzde 20 oranında zam geldiğini sanıyorum duymuşsunuzdur. Sanayicinin üretimde kullandığı elektriğe, tüketicilere katlamalı bir fiyat artışı yansıyacağı da muhakkak.
Zaten çarklarını çok güç şartlar altında döndürmeye çalışan sanayicinin bu zamları sineye çekmesi mümkün değil. Kaldı ki bu kışa girmeden yaşayacağımız ilk fiyat artışı bu artışların yıl sonuna kadar devam edeceğini de unutmayalım.
Elektrik ve doğal gaza “şimdilik kaydıyla bir zam yapılmadı. Ancak bu yapılmayacağı anlamına gelmiyor. Yaz ayları boyunca düşük tüketim karşılığı zam yapmayan aracı firmalar çok değil izin aldıkları dakikada peş peşe zamlarını bindirecekler. Bu kaçınılmaz bir durum. Devletin sübvanse ettiği elektrik ve doğal gaz fiyatlarında sınır aşılmış durumda. Buna bir de evlerde kullanılan doğal gazın 25 metreküpünün fatura edilmemesini de yükün taşınamaz boyutlara geldiğini gösteriyor.
Çok zor ve çok güç şartlar altında geçireceğimiz bir kışa doğru koşar adım gidiyoruz. Geçtiğimiz sene, televizyon ışığı ile battaniye altında bir kış geçiren ülkemizin değerli yüzde 60’lık kısmına bu sene, yeni ilavelerle yüzde 80’nin üzerinde bir vatandaş grubu katılacak.
Açlık sınırın 14 bin liraya, yoksulluk sınırının ise 40 bin lirayı aştığı bir ortamda, 7 bin 500 lira emekli aylığına mahkum edilen milyonlarca insanımızın, gönül rahatlığıyla elektrik kullanacağını doğal gazla ısınabileceğini düşünebilir misiniz?
TZOB açıklıyor, diyor ki “marketlerde satılan 37 ürününden 29’unun fiyatı arttı.” Artış oranlarını inanın ki buraya almaya yazmaya utandı. Üretici ile tüketici fiyatları arasında 3-4 hatta 5 kata varan fiyat farkları, en büyük çiftçi ve tarım sivil toplum kuruluşu tarlasında tespit edilmişken, gelecek için ne kadar umutlu olabiliriz.
Hükümetten gelecek bir müjdeli haber duymak için haber saatlerinde, televizyonların ekranlarına adeta yapışan, yoksulluk sınırından vazgeçtik açlık sınırının yarısı kadar bir maaşa mahkum edilen yaşlılarımızın, kendilerine uzatılan mikrofonlara ağlayarak yaptıkları açıklamaları ibretle izliyoruz.
Halinden memnun emeklimiz yok mu? Elbette var hatta ve hatta aldığı 7 bin 500 lira ile kral gibi yaşadığını da söyleyenleri görüyoruz, duyuyoruz. Bir elin parmakları kadar az sayıdaki bu emeklilerimiz, elbette ki milyonlarca emeklimize verilen maaşların yeterli olmadığına ilişkin görüşler karşısında. Sadece “ zevahiri kurtarmaktan” öte bir anlam taşımıyor.
Kim ne derse desin, kim hayatından memnun olursa olsun. Gerçekler orda yerde duruyor. Devletin resmi kuruluşu her ay evlerde yaşanan yoksulluğu, fukaralığı açık açık teyid ediyor. Çocuklarımız okullarına boş beslenme çantasıyla gidiyor. Anneler, çocuklarını uğurlarken arkalarından gözyaşı döküyorlar. Seçim öncesi vaat edilen en azından bir öğün yemek sözleri çok çabuk unutuldu. Tüm bunlar orta yerde dururken, öğretmenleri, kadrolu, sözleşmeli, ücretli diyerek bölen zihniyet onlara önlük hediye etmeyi düşünüyor. Binlerce öğretmenimiz kadrosuzluk nedeniyle atanamazken, öğretmenlik formasyonu eğitiminden uzak, binlerce kişiye okul kapıları sonuna kadar açılıyor. Sonuç olarak, yüzde 61.53 oranındaki enflasyon, bir sonuç ama en azından onun kadar önemli bu ülkenin vatandaşlarına reva görülen uygulamalar da artık taşınmaz boyutlara geldi. Sorun sadece enflasyon olsa inanın ki kabul edilebilir, ama enflasyonla birlikte yaşadığımız dev sorunlar gerçekten çok ağır geliyor. Artık bu kadar yükü taşıyamıyoruz.