Sözer sanatseverleri ‘Sıkışmış Kendilik’leriyle yüzleştiriyor

Sevda Kal Sözer’in ‘Sıkışmış Kendilik’ isimli kişisel sergisi Fotokolektif’te açıldı. Grafik tasarımın nizamını resmin özgürlüğüyle buluşturan sergi, sıkıştığımız alanların içerisindeki var oluşumuzu sorgulatıp bu sıkışmışlığın bizi özümüze ulaştırıp ulaştıramayacağını tartışıyor. Çünkü sıkıştığımız zaman arayışımız başlıyor.
YÖNÜNÜ DEĞİŞTİREN BİR ÖYKÜ: ‘ARTIK TEMSİLİM, RESİMLERİM’ Son 15 yıldır memuriyet hayatında grafik tasarımı yapan Sözer, bilgisayarla yarattığı kompozisyonlarının ‘onaycı’nın beğenisi ile bittiği bir hayatın yönünü emekliliği ile değiştiriyor. Emekliliği ile birlikte çok özlediği resme geri dönen Sözer, deseninde çok sevdiği çizgileri, patlayan renkleri ve alanları resmin özgürlüğüne bırakıyor. Sözer’den öyküsünün yönünü değiştiren bu süreci şöyle dinliyoruz, “Kent kişiliğimin sıkılgan olduğumu söyleyebilirim. Çok fazla iş değiştirdim. Son on beş yılda tasarım yapıyor olmak, teknoloji bitmez tükenmez bir şey olduğu ve sürekli ilerlediğinden, ben de her yeni gün bir başka şey öğrendiğimden beni doyuruyordu. Yine de memuriyet olduğundan bir çerçeve içinde yaşıyordum. Bu yıl emekli olup Kıbrıs’a taşındık ve bambaşka bir hayatın kapıları açıldı. Yıllar sonra tasarım yapmak zorunda değildim, resimle yeniden buluşup sevdiğim çizgileri ve renkleri hatırladım. Resimlerim yıllarca yaptığım tasarımlarımın aksine bir onay beklemiyor. Varlıklarını, bağım olanlara haberdar ediyor. Ulaşma, temas etmenin eski dilini bendeki haliyle sunuyor. İşlerimde sosyal mesajlar, sona götüren ipuçları yok. Onlar yıllarca türlüsünü yaptığım tasarımların artık yolumun düşünsel sonuçları. Beni tanıyanlarca “Sevda” yıllar yılı neyi ifade ettiyse, tümüyle yönünü değiştirdiğim öykümden aldığım güçle diyebilirim ki artık onun temsili, resimleri”
‘YAZARAK TIKANAN FİKİRLERİMİ ÇİZEREK YEŞERTEBİLDİĞİMİ GÖRDÜM’Kendi ayıplarını örtmek üzerine bir yaşam biçimi olduğunu dile getiren Sözer, çalışacak çok fazla alanın olduğunu biliyor ve bunu paralel bir biçimde yaşadığı alanda da görmesinden besleniyor. Sözer, çizgilerindeki ‘sıkışıklık’ halini fark etme sürecindeki izlenimlerini şöyle aktarıyor; “Doğada ne yazık ki çok fazla peyzaj sıkışıklığı görüyoruz. Sitelerde yeşil alanlar sıkışıyor; insanlar fiziksel anlamda binalarda betonlar içerisinde, fikirsel anlamda sosyal medya gibi çok büyük uyaranlar içerisinde sıkışıyor ve böyle bir yaşam sürüyor. Bu yüzden kendi hayatımdaki yoğunluğu kendim yaratıyorum ve bunu seviyorum. Evet kendiliğimde sıkışıyorum ama bu kendi özümü bulmam için de bir yol veriyor. Kendimi daha çok araştırıyor ve tanıyorum çünkü sıkıştığımız zaman arayışa geçiyoruz. Misal, yazarak tıkanan fikirlerimi çizerek yeşertebildiğimi gördüm. Çünkü yazdıklarımda çoğu zaman okuyan kişinin birikimi önemlidir ve zaman zaman yerini bulmaz. Bunu gördükçe bir sessizlik haline girme eğilimim oluyor ve bu da resme çok uyuyor.”
‘SANAT BİR ÖZGÜRLÜK ALANI’Sanatı özgürlük alanı olarak tanımlayan Sözer, “Bir özgürlük alanı içinde kendimi tanımlayanı seçip renk olarak sunuyorum. Tüm sanatçıların bir renk olduğunu düşünüyorum. İş incelerken olmam gerekeni ve olmamam gerekeni de zihnimde ayıklıyorum” diyor.
Sergi, 14 Ocak’a dek yeni yılda sıkışan yönleriyle yüzleşip öz bir yolculuğun açlığında olan sanatseverlerin ziyaretine açık olacak.