TV rezaletleri

İnsan emekli olunca, bir de evde kalınca elinde zap aleti o kanal senin bu kanal benim gün boyu dolaşıp duruyor. Elbette ki, devam izlenen görüşlerine bakılan fikir alınan birçok bilim insanı ve programcı da bu kapsamda takip ediliyor.Bugün sizlerle, televizyon ekranlarına kadar yansıyan birçok sapkınlığın, görgüsüzlüğün ve de hadsizliğin yer aldığı bazı programlardan bahsetmek istiyorum. Bu gibi programların bir kısmında, bazı programcı ablalar karşılarına aldıkları insanlara bağırıp-çağırarak onları yerin dibine sokmayı kendilerine vazife edinmişler adeta “ikinci sınıf” insan muamelesi ediyorlar. Dilim bir diğerine varmadığı için yapılanları ancak bu kadar hafifletebildim kusura bakmayın. Her iki lafın birinde de “gazeteciyim ama insanım” gibi büyük büyük laflarda edinmeyi bir meziyetmiş gibi tekrarlıyor. Programın sunucusu mu, hakimi mi, yargıcı mı belli olmayan bu ablalar, yeri geldiğinde bir psikolog edasıyla da ılımlı yaklaşma becerisi gösteriyorlar. Programlarına aldıkları insanların büyük bir çoğunluğu bu toplumun kabullenmeyeceği kadar ağır ithamlar altında tutuluyorlar. Adamın, karısını, çocuklarını, tüm yakınlarını programa çıkartarak adeta toplum önünde linç ediyorlar. İnsanları yargılama, haklarında suç isnat etme ve uygun gördükleri cezaları verme hakkını bu insanlara kim veriyor doğrusunu isterseniz merak ediyorum. Ayrıca, bu programlara katılanların zeka durumlarının da uzmanlarca değerlendirilmesinin yararlı olacağı kanısındayım. Öğrendiğime göre, güvenlik güçleriyle birlikte gerçekleştirilen bu programlarda, katiller bulunuyor, stüdyolara giren polisler katilleri tutukluyor, yargıya da teslim ediyormuş. Şimdi o emniyetçilere de sormak istiyorum. Asıl işleri katilleri bulmak ve adalete teslim etmek olan emniyet güçleri nasıl oluyor da bulamadıkları katiller televizyon programlarında tespit ediliyor. Bu işler bu kadar kolaysa, verin yetkiyi bu programcılara sizin yerinize katilleri, dolandırıcıları, istismarcıları onlar tespit etsin, onlar yakalasın. Siz de gidin evinizde oturun!Yine bu gündüz kuşağı içinde yer alan bazı yemek programları da yapılıyor. Anlı-şanlı kanallarda gerçekleştirilen programlarda, bir tas çorbaya hasret milyonlarca insanın yaşadığı bu ülkede, en basit deyimiyle insanların nimet olarak değerlendirdiği değerlere öylesine hakaretler ediliyor ki insanın “çüş” diyesi geliyor. Hadsizliğin insan boyunu aştığı bu yemek programlarında insanlar üç-beş bin lira için öylesine alçaklaşıyorlar ki, “biz hangi vakit bu hale geldik” diye sorası geliyor. Önüne konan yemeği beğenmeyip, çatalın ucuyla tabağın içinde karıştırarak, burun kıvırarak sadece tek kelimeyle “beğenmedim” deyip, ev sahibine hakaret edenlere, yarışmanın sunucusu da müdahale etme gereği bile duymuyor, aksine reyting uğruna ortalığı kızıştırmaya devam ediyor. Kalıbına baksanız insan yerine koyacağınız yarışmacıların bir birlerine karşı sarf ettikleri sözlere ne demeli bilemiyorum. Bir de yeni evlenmiş genç kızların katıldığı bir yarışma var. Görgüsüzlüğün diz boyu olduğu bu programda ise bir birinin ev döşemesini beğenmeyen kızlar, karşısındaki yarışmacıları öylesine aşağılıyorlar ki, çeyizinde kaç adet havlu getirdiği bile tartışma konusu oluyor. Kollarında bilezikleri, boyunlarında kolyeleriyle, giyimleriyle, kuşamlarıyla tam bir görgüsüzlük abidesi haline getirilen bu genç kızlarımızın evlerini döşemek için sarf ettikleri paralar bile tartışma konusu haline gelebiliyor. Misafirlerini ağırlamak için donatılan sofralara konulan ikramların sayısı bile tartışılıyor.Bu programların isimleri, kimlerin hazırladığı ve sunduğu bizce bilindiği gibi bu programların tiryakileri arasında da biliniyordur. Zaman ve kaynak kirliliği yaratan bu programların denetlemesi yapılıyor mu bilemiyorum. Muhalif televizyon kanallarının yayınlarını incelemekle meşgul olan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, bu olup bitenleri hiç mi izlemiyor, kendilerine bu yönde hiç mi şikayet gelmiyor, bu gibi programlar hiç mi takip edilmiyor diye büyük bir merak içindeyim?Televizyon kanallarına sorsanız “izleyicisi çok” gerekçesiyle hemen savunmaya geçeceklerdir. Ama şunu da iddia ediyorum, aklı başında aydınlatıcı ve bilgi verici programlar yayınlansa onunda izleyicisi çok olacaktır. Nitekim, yıllardır süren ve belli bir izleyici kitlesine ulaşmış o kadar çok program yapılıyor ki bugün bile severek takip ediliyor. Bu kötü, sakil ve Türk toplumunu çizgisinden kaydıran, içinde görgüsüzlük, hadsizlik ve sapkınlık barındıran programlara artık bir dur demenin zamanı geldi de geçiyor. Lütfen, Türk aile yapısına, Türk toplumuna yönelik böylesi programlara geçit vermeyelim. Benim vatandaşlarımdan da, televizyon izleyicilerinden de ricam, bu gibi programları izlememeleri ve onların “izleyicisi çok” savunmasına sebep olmamalarıdır.