Bunun adı vahşettir

Başta ABD olmak üzere Avrupa Birliği Ülkelerinin desteğini arkasına alan İsrail, en sonunda, en olmayacak katilamı da gerçekleştirdi ve hastaneyi bombaladı. İçinde, binden fazla hasta ve savaştan kaçan sivillerin bulunduğu hastanede ilk belirlemelere göre 500’den fazla hasta, kadın, çocuk ve sağlık personeli hayatını kaybetti. İsrail, bu insanlık ayıbını, bu katliamın utancını dünya döndükçe yaşayacak. Sadece İsrail değil, onun manyak lideri Netanyahu ile birlikte bu katliamın arkasında duran tüm batılı ülkelerin liderleri de yaşayacak. Savaşın da bir adabı vardır. Savaş elbette ki, hiç olmasını istemediğimiz bir şey, ama yaşanıyor. Bunun için de savaşın kendine ait yazılmamış birçok kuralı vardır. Bunlardan ilki ve en önemlisi de çocuklara, kadınlara, yaralılara, yaşlılara ve hastalara her ne olursa olsun dokunulmaz. Bunun için de savaşta hastaneler koruma altındadır. Ama yaşadığımız bu savaşta ne görüyoruz, her bir saatte üç çocuk, her beş dakikada da sivil bir insan kurban oluyor. Savaşın durdurulması için, ya da en azından bir ateş kes sağlanması için Türkiye’den başka çaba gösteren ne bir ülke var, ne de bir lider. Türkiye, savaşın başladığı ilk günden bu yana gösterdiği çabanın karşılığını henüz tam olarak alamadı, ama sanıyorum bu son gelişmelerden sonra artık aklıselim kafalar, yanımızda yer tutmaya başlayacaktır.Burada bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Batı ve ABD yine arsızca ve ikiyüzlü politikalarıyla bir kez daha sınıfta kaldı. Rusya-Ukrayna Savaşında ilk günden itibaren Rusya’ya karşı tavır alan, çeşitli yaptırımları uygulamaya geçiren batılı ülkeler, ne yazık ki İsrail-Filistin savaşında aynı duyarlılığı göstermiyorlar. Ukrayna’da yaşanan benzer gelişmeleri şiddetle kınayanlar, aynı duyarlılığı İsrail-Filistin savaşında adeta “oh” diyerek görmezden geliyorlar. Her iki savaşta da binlerce kadın, çocuk genç yaşlı hayatını kaybetti ve kaybetmeye de devam ediyor. Ama, başta ABD olmak üzere batılı gelişmiş ülkelerin yöneticilerinden İsrail’e destek açıklamalarından öte bir söylem duyamıyoruz. Oysa bu ülkelerin vatandaşları, liderlerinin aksine gerekli tepkiyi göstermekten uzak durmuyorlar. Zaten olması gereken de bu değil mi?Batı, İsrail’in savaşı özellikle Hamas’la yaptığını vurguluyor. Oysa, savaşta acıyı çekenler Filistinliler, yani savaşın İsrail ile Filistinli siviller arasında geçtiğini unutturmak istiyor. Savaşta, tam donanımlı İsrailli askerlerin karşısında Filistinli siviller bulunuyor. İsrail, topuyla, tankıyla savaş uçaklarıyla Filistinlilerin yaşadığı mahalleri vuruyor. Bu mu dur dillerinden düşürmedikleri savaş söylemi. Karşısında tam donanımlı bir orduya karşı binlerce kadın, çocuk, genç, yaşlı insan tamamen korunaksız bir şekilde sığındıkları hastane köşelerinde acımasızca öldürülüyorlar.Bu katliam, bu insanlık dışı saldırı İsrail’in, Filistinlere karşı gerçekleştirdiği ne ilk ne de son saldırı olacaktır. Benzer saldırıların onlarcasını geçtiğimiz yıllarda çokça yaşadık. İsrail’in bugün işgal ettiği toprakların her bir karışında sivil Filistinlilerin, Filistinli kadınların ve çocukların kanı var. Bugün Netanyahu, geçmişte ise Gurio, Eşkol, Meir, Begin, Peres, Şamir, Rabin, Barak, Şaron, Olmert, Bennett ve Lapid’in gelişmeci ve yayılmacı politikalarının etkisi yok mu?Elbette var. Ancak bunların içinde üçüncü kez başbakan olan Netanyahu’ya ayrı bir sayfa açmak gerekiyor. Ülkesinde yargılanmak üzere dosya hazırlanan, rüşvetçi, vatandaşlarını dolandıran, zimmetine para geçiren ahlaksız bu adam, tüm bu suçlamalardan kurtulmak için savaşa adeta bir cankurtaran ipi gibi sarılmıştır. Tüm amacı, Filistinlilerin kanı üzerinden hırsızlık düzenini sürdürmek ve işbaşında kalmaktır. Gözü öylesine dönmüştür ki, savaşın doğal bir sonucu olan binlerce vatandaşının ölmesini de görmezden gelmektedir.Netanyahu, son hastane katliamı ile kendi ipini çekmiştir. Saldırıyı, Hamas’ın gerçekleştirdiğine ilişkin sözlerinin de bir anlamı yok. Çünkü tüm dünya biliyor ki, Hamas’ın elinde böyle bir silah, roket yok. Bu, İsrail’in, Filistinli sivillere, “Ferah Kapısına gidin, buraları bombalayacağız” dedikten sonra, yoldaki konvoylara saldırması kadar vahşet içeren bir savaş suçudur. Dünya artık gerçekleri görmeli ve İsrail’e, böylesine vahşet izni veren desteklerini geri çekmelidir. İsrail’in, batıdan aldığı destekle dünyayı kana bulamaya doğru evrilen gelişmelerine bir son verilmelidir. Son olarak, Arap dünyasına, artık taşın altına ellerini koymaları gerektiğini hatırlatmak istiyorum. Arap dünyası, Müslümanların kutsalı olan yerlerin İsrail tarafından adım adım işgal edilmesine ne kadar sessiz kaldıysa, Gazze’de, Filistinlilere karşı başlatılan soykırımı da aynı sessizlik içinde kabullenmiş görülüyor. Arap dünyası, elindeki yaptırım gücünü kullanarak, bu vahşete son verdirmek üzere gereken çabayı göstermelidir. Öyle birkaç kınama bildirisi yayınlayarak işin içinden sıyrılamaz…