Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırısının ardından bölgede yaşayan sivillerin durumuna yönelik çözüm arayışları ve bölgede kalıcı istikrarın sağlanmasına yönelik arayışlar devam ediyor. İsrail Filistin arasında son günlerde yaşananların gerçekçi bir bakış açısıyla ele alınarak Birleşmiş Milletler Barış Konseyi’nde ele alınmasıyla olabileceğini ifade eden emekli büyükelçi Tugay Uluçevik, “Yapılması gereken sahadaki gerçekleri dikkate alarak adımların atılmasıdır. BM’nin hazırlayacağı karar tasarısında Hamas’ın saldırısı, İsrail’in meşru müdafaa hakkı belirtilirken, İsrail’in insani hukuk çerçevesinde bu hakkı kullanması gerektiği, BM Genel Sekreterine iyi niyet görevi kapsamında görev verilerek diplomatik girişimlerin başlatılması ve derhal ateşkes çağrısı yapılarak, bölgedeki sivillere insani yardımın önünün açılması için dünyaya çağrı yapılması yer almalıdır” dedi.
Uluslararası siyasette son dönemde yine soğuk savaş döneminde olduğu gibi bir algının oluşturulmak durumuyla karşı karşıya kalındığını ancak bunun insani çözümlerin önünü açmakta yeterli olmadığını kaydeden Uluçevik, şunları söyledi: “ Yapılması gerekenler BM’nin çatışmalı bölgelerde barış ve istikrarın sağlanması ve barış ve istikrarın sürekli olması için gerekenlerin hayata geçirmesidir. Bunun yolları daha önce olduğu gibi bellidir. Devletler öncelikle yaşananlara gerçekçi bir bakış açısıyla bakmalı. Sahadaki gerçekleri dikkate almalıdır. İsrail ile Filistin arasında son günlerde yaşananlar sivillerin içine düştüğü durumla bir kez daha acı yüzünü gösteriyor. Bu tür konulara taraf olmadan bakarak, gerçekçi bir bakış açısıyla çözüm sağlanması gerekiyor. Öncelikle BM Güvenlik Konseyi toplantılarında alınacak karar tasarısında olayların kronolojik sırasını göz ardı etmemek büyük önem taşır. Hamas İsrail’e yönelik bir saldırı gerçekleştirmiştir. İsrail Hamas’ı terör örgütü olarak kabul ettiği için meşru savunma hakkını kullanmaktadır. Bu hakkı kullanırken insani hukuk içeresinde kalması gerekir. Ancak insani hukuk ilkelerinin dışına çıkılmıştır. Bugün Gazze’de sivillerin yaşadıkları bunu gösteriyor. Dolayasıyla İsrail’in insani hukuk çerçevesinde terörle mücadele etmesini vurgulamak gerekir. Ayrıca bunun dışında sivillerin içinde bulunduğu durum yaşam şartları çok önemli. İnsani yardım almalarının önü açılmalıdır. Bunların yerine getirilmesi için BM Genel Sekteri iyi niyet kapsamında görevlendirilerek bölgedeki devletlerle barış ve istikrarın sağlanması için diplomasinin önünü açmalı, ateşkes çağrısı yapmalıdır. Bunların hepsi BM Güvenlik Konseyi karar tasarısında yer almalıdır. Ancak uluslararası hukuk ilkeleri işletilerek bölgede istikrar sağlanabilir.”
Ülkelerin taraflı bakış açılarının sonuç vermeyeceğini ifade eden Uluçevik, “ Eğer tüm yaşananlara gerçekçi bakış açısını bırakıp taraflı yaklaşılırsa o zaman çözümün önü açılmaz. Bugün gelinen noktada Rusya’nın BM’ye sunduğu karar tasarısına ilişkin oylamaya bakıldığında kabul edenler, çekimser kalanlar, kabul etmeyenler dağılımına bakıldığında gerçekçi bakış açısını göremiyoruz. Oysa BM’nin görevi çatışmalı bölgelerde öncelikle ateşkesi sağlamak, ardından barış ve istikrarın kalıcı olmasını sağlamaktır. Ülkelerin tavırlarına bakıldığında BM’de bu noktanın tıkanmış olduğunu görüyoruz içinden geçtiğimiz süreçte. Bu bakış açısı ortadan kaldırılmalı, tıkanıklıklar aşılmalıdır. Konuyu doğru ve gerçekçi bir bakış açısı ile aldıktan sonra ve yine terör saldırıları konusunda empati kurarak çözüme ulaştırabilirsiniz. Ülkeler bunu yapabilmeli” diye konuştu.
Hamas’ın saldırısının ardından konunun İsrail ve Filistin arasındaki bir mesele olarak algılanmasının da sorunun çözümüne yardımcı olmadığına dikkat çeken Uluçevik, “Hamas’ın saldırısının ardından yaşanan sorunu doğru teşhis edemezseniz o zaman çözümü de bulamazsınız. Mesele Filistin İsrail arasındaki arasındaki mesele değil, Hamas ile İsrail arasındaki mesele olarak karşımıza çıkmaktadır. Filistin devlet başkanı Abbas Brezilya Devlet Başkanı ile görüşme sırasında bunu ifade eden açıklama yapmıştır. Filistin devletinin meşru temsilcisi olarak Filistin Kurtuluş Örgütünü işaret etmiştir. Bu noktada gerçekçi bakış açısıyla konuyu ele alarak İnsani hukuk işletilmeli, sivillerin durumu iyileştirilmeli. İnsani hukuk 1951 yılında imzalanan Cenevre Sözleşmeleridir. Bu noktadan hareketle, diplomasiyi işleterek çözümün önü açılmalıdır. Ateşkes çağrısı yapılıp, sivillere insani yardımın ulaştırılması için dünyaya çağrı yapılmalıdır. Devletler terör saldırıları konusunda empati içinde olarak bu konuyu ele almalıdır. BM hukukunun çökmesine izin verilmemelidir” ifadelerini kullandı.