Eğitim sıkıntılı

Çocuklarımız karnelerini alarak yarı yıl tatiline girdiler. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda eğitim alan 20 milyon 481 bin öğrenci ve görevli 1 milyon 178 bin öğretmen, yaz tatilinin ardından 2023-2024 eğitim öğretim yılında 11 Eylül 2023’te dersbaşı yapmıştı.
Türkiye genelinde 74 bin okulda ve 744 bin derslikte başlayan eğitim öğretim yılının ilk ara tatilini 13-17 Kasım 2023’te yapan öğrenciler, 19 Ocak Cuma karnelerini aldılar ve 16 günlük yarı yıl tatiline başladılar.
Her yıl olduğu gibi Bakanlık, uyar olur düşüncesiyle yarıyıl tatilinde test çözme, özet çıkarma gibi öğrenciyi tek bir alana yönlendiren ev ödevleri verilmemesini istedi. Ev ödevi yerine öğrencilerin sanatsal, kültürel, sportif ve bilimsel faaliyetlere katılmalarının teşvik edilmesini isteyen bakanlık, ayrıca öğrencilerin yaşlarına uygun şekilde aileleriyle yapabilecekleri etkinliklerle kaliteli zaman geçirmelerine yönelik etkileşimli dijital rehber kitaplar hazırladı.
Ne güzel değil mi? Yıl içinde bakanlığımızın yapması gereken etkinlikler, 16 günlük yarı yıl tatilinde velilere yüklendi ve onların kısıtlı imkanlarıyla evlatlarını sanatsal, kültürel, sportif ve bilimsel faaliyetlere yönlendirmesini istedi. Oysa aynı Milli Eğitim Bakanlığı, okullardaki müzik, resim ve beden eğitimi gibi sosyal amaçlı ders sürelerini asgari düzeye çekerek yerine seçilmeyen ama “seçmeli” dersler koymadı mı?
Eğitimin o kadar çok sorunları var ki, biz burada dilimizin döndüğünce, yerimizin el verdiği ölçülerde yeri geldikçe aktarmaya çalışıyoruz. İyi bir eğitim için, iyi bir öğretim kadrosuna ihtiyaç vardır. Bugün okullarımızda görev yapan öğretmenlerimizi bile üçe ayırmış durumdayız. Devletin, kadrosunda görev yapanlar, sözleşmeli olarak çalışanlar bir de ücretli öğretmenlerimiz var. Hepsi aynı işi yapıyorlar ama, her birine ayrı ayrı ücret veriyor, ayrı ayrı sınıflandırıyoruz.
İki binli yılların başına kadar ülkemizde “özel okul” gibi bir sorun yoktu. Tüm okullarımızın içindeki payı yüzde 1’ler civarındaydı. Ne olduysa oldu bugün özel okul sayımız yüzde 20’lere ulaştı ve devlet okullarının yerini almaya başladı. Pek çoğu, cemaat ve tarikat vakıflarına ait bu okullar uygulanan yanlış politikalar sonucu adeta yerden mantar biter gibi hayatımızın önemli bir parçası haline geldiler.
İlk yıllarda makul fiyatlarla öğrenci kabul eden bu özel okullar günümüzde, yasa, kural tanımaz halde istedikleri fiyatı öğrenci velilerine dayatabiliyorlar. Kaldı ki, -bir kısmını hariç tutuyorum- pek çoğu da apartmanlardan bozma binalarda, yetersiz kadrolarla çocuklara eğitim sağladıklarını sanıyorlar.
Bir öğrencinin, bir yıllık ana okulu maliyeti günümüzde 400 bin lirayı aşmış durumda. İlkokul için alınan yıllık bedel 487 bin 500 lira, bu öğrencinin dört yıllık eğitim maliyeti velisine hemen hemen 2 milyon lira. Ortaokullarda yıllık eğitimin fiyatı 600 bin liraya yaklaştı. Dört yıllık maliyeti 2 milyon 350 bin lira civarında . Lisede eğitimin yıllık maliyeti 600 bin lira, dört yıl sonra okulu bitirdiğinde ödenen bedel 2 milyon 400 bin lira.
Ana okulundan başlayıp liseyi bitirene kadar özel okulda eğitim alan bir çocuğun ailesine maliyeti 7 milyon lirayı geçiyor. Buna diğer gider kalemlerini de eklediğinizde rakam 10 milyon liraya ulaşıyor. Bu rakamın içinde üniversite eğitimi de yok.
Şimdi sormak istiyorum. Bu kadar büyük bedelleri, ülkemizde kaç aile ödeyebilir?
Ben ve bizden sonraki birkaç kuşak daha hepimiz devlet okullarında okuduk. Başarılı olanlarımız fen liselerine ve Anadolu liselerinde öğretim gördüler. Ama hiçbirimiz ailemize yük olmadık. Ne oldu da bunca insan, devlet okullarını bırakarak özel okullara yöneldiler.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi bilerek bir dizi hata yapıldı. Birçok çocuğumuz zorla, imam hatip okullarına yönlendirildiler. Normal müfredat ile eğitim veren okulların yerini bu okullar aldı. Veliler bu duruma doğal olarak tepki gösterdiler ve çocuklarını bu okullara göndermek istemediler. Öğrenci sayısı artarken, normal müfredat uygulayan okul sayısının da mümkün olduğunca kısıtlı tutulması bunda etken oldu.
Ülkemizde, 32 bin normal orta okul ve liseye karşılık  4 bin 500’ e yakın imam hatip okulu bulunuyor. Bu yüzde 13.5 gibi bir orana karşılık geliyor. Kaldı ki, imam hatiplerde bugün için öğrenim gören öğrenci sayısı da kapasitelerinin bir hayli altında.
Eğitimin süratle ele alınması gereken sorunlarından birkaçını buraya aldık. Ama her şeyden önce eğitimin, öncelikle tarikatların ve cemaatlerin elinden kurtarılmaya ihtiyacı var. Yaşadığımız onca gelişmeye karşın halen bu gibi oluşumlar özellikle ana ve ilkokullarımızda at koşturuyorlar. Çünkü, görüp duyduklarımız bizi gerçekten endişelendiriyor ve geleceğimiz olan çocuklarımız için korkutuyor.