Toprak ve mülk satışları konusunda dikkatli olunmalı

İsrail’in Hamas’ın saldırılarının ardından Gazze’ye yönelik operasyonlarının başlamasıyla birlikte Türkiye’de toprak satışları da tekrar gündeme geldi. Emekli Korgeneral Erdoğan Karakuş, Kıbrıs’ta Karpaz’a üs kurulması yönündeki tartışmanın ve KKTC’de toprak ve mülk alımlarına ilişkin yaşananların bu süreçte daha dikkat çekmeye başlayan konu olduğunu belirterek, “Cumhurbaşkanı Erdoğan Gazze’ye yönelik İsrail operasyonlarının başlamasının ardından İsrail’de atom bombası olduğuna işaret etti. Aynı zamanda nükleer silahları hatırlattı ve Türkiye’den alacak hiçbir şeyleri yok yönünde bir açıklamada bulundu. Cumhurbaşkanı tarihsel birtakım süreçlere dikkat çekti. Sonuçta içinden geçtiğimiz süreçte KKTC’de ve Türkiye’de toprak ve mülk satışları konusunda çok dikkatli olunmalı. Bu çok önemli ve stratejik boyutu olan bir konu” dedi.
KKTC’nin belli bir bölgesinde toprak ve mülk satışlarının gündeme gelmesinin ardından bazı konuların da ister istemez kendiliğinden gündeme geldiğini belirten Karakuş, şunları söyledi:
“KKTC’de yabancılara yönelik toprak ve mülk satışlarının gündeme gelmesi bazı konuları da tartışmaya açıyor. Bu noktada ABD’nin Kıbrıs’ın belli bir bölgesinde üs kurmasına ilişkin tartışmalar da gündeme geliyor. ABD’nin Kıbrıs’ta üs kurması kolay olmaz. Toprak satışları konusunda ise Türkiye son derece dikkatli olmak durumundadır. Bu konu hassas ve stratejik bir önem arz etmektedir. Toprak ve mülk satışı belli şartlar altında ekonomik nedenlerden dolayı olacaksa bunun da belli noktalarda, durumlarda güvenlik kaygısı uyandırmayacak, güvenlik kaygısı doğurmayacak şekilde yapılması gerekir. Türkiye’de ekonomik durum malum. Bu konuda birtakım tasarrufların yapılmak istenmesi olabilir. Ancak belirttiğimiz şartlarda. 400 bin dolar verip mülk satın aldıktan sonra vatandaşlık hakkının kazanılması gibi konular risk içeren konulardır. Bunlar anlaşılıyor ki Türkiye’yi yönetenler tarafından da son günlerde dikkatle ele alınan konular. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları dikkat çekici. İsrail’de atom bombası olduğunu ve nükleer silahları hatırlattı. Burada Türkiye’nin İsrail’e borcu olmadığını belirtirken bazı tarihsel süreçleri de hatırlatıyor aslında. Vaat edilmiş toprakların olmadığı belirtiliyor. Sonuçta toprak ve mülk satışlarının gündeme gelmesi kendiliğinden bir hassasiyeti de beraberinde getirdi kamuoyunda bu süreçte. Dikkatli olunması gereken bir konu.”
Karakuş, NATO’nun Avrupa bölgesinde askeri schengen planının gündeme gelmesinin NATO askerlerinin Avrupa ülkelerinde dolaşımını kolaylaştırmak amacıyla gündeme getirilmesinin yüksek bir ihtimal olduğunu belirterek, askerlerin yeşil pasaport veya kırmızı pasaport uygulamalarında olduğu gibi bir uygulama ile Avrupa ülkelerinde dolaşabilme imkanı sunacağını kaydetti. Bu süreçte böyle bir uygulamanın hayata geçirilmesinin pratik boyutlarının olduğunu ifade eden Karakuş, konunu başka boyutlarının olup olmadığına ilişkin gelişmelerin önümüzdeki günlerde yaşanacak durumlarla doğru orantılı olacağını söyledi.
Türkiye’nin mevcut ortamda çok dikkatli olması ve milli çıkarları doğrultusunda stratejik hareket etmesi gerektiğini de belirten Karakuş, “Türkiye kendi bölgesinde tamamıyla kendi milli çıkarları ile hareket etmek durumunda. Bunu yaparken de nasıl bir tavır takınacağını yine kendi milli çıkarları doğrultusunda belirlemeli. Türkiye’nin ekonomik durumu belli süreçlerde zorlanmasına neden olabiliyor. Bunlar kamuoyunda zaten tartışılan dış borç başta olmak üzere diğer konular. Dikkat edelim ki Türkiye’nin etrafındaki ülkelere yıllardır ambargo getiriliyor. Dolayasıyla Türkiye’nin kendi bölgesinde ticaret yapması da bir şekilde engellenmiş oluyor. Türkiye kendi bölgesinde atacağı ticari adımları kendisi kendi çıkarları doğrultusunda belirleyebilmeli. Bunu yaparken elbette uluslararası kurallara dikkat ederek hareket edecektir. Ancak Türkiye’nin etrafındaki ülkeler ambargo konarken, Türkiye’nin bir başka ülkeyle ticaretine kendi karar vermeli. Bunun nedeni Türkiye ürün satışı gerçekleştirmezse bu bölgedeki ülkeler bu ürünleri başka ülkelerden alıyorlar hem de ambargo koyan ülkelerden alıyorlar. Zaten yıllarca etrafındaki ülkelere ambargo nedeniyle mal satamamış, ticaret kısıtlamaları nedeniyle zor süreçler geçirmiş olan Türkiye’nin bölgesindeki ülkelerle ilişkisinde ticari ve diplomatik olarak kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesi kadar doğal bir durum olamaz” ifadelerini kullandı.
Demir kubbe konusunda İsrail ile ABD’nin iki yıl önce antlaşma yaptıklarını da hatırlatan Karakuş, “Hamas saldırılarının ardından Demir kubbe hava savunma sisteminin birtakım eksiklikleri ortaya çıktı. Bu eksiklikler teknik detaylardan kaynaklandı. ABD’nin ticari desteği, İsrail’in de teknolojik desteğiyle oluşturulan proje gelinen noktada eksikliklerini iyice görmüş durumda. Hamas’ın saldırılarında mühimmat tanımı yapmakta zorlansa da bu sistem daha sonra istediğini aldı. Dolayasıyla Demir kubbe antlaşması kapsamında başlayan süreç devam ediyor. Bu süreçte bu savunma sistemi yenilenecek. ABD de bu sitemin yenilenmiş halini önce kendi kullanmak istiyor daha sonra da bazı ülkelere satmak istiyor. Bunun için Yunanistan da konuşulmuştu. Dolayasıyla iki yıl önce başlayan süreç devam ediyor” ifadelerini kullandı.
İsrail’in amacının Gazze’de yaşayanları bir şekilde güneye doğru çekmek olduğunu kaydeden Karakuş, şunları ifade etti:
“İsrail, Gazze’nin kuzeyinde kara birliklerini daha ileri sürmüyor. Orada operasyonlar yaptıktan sonra açıkçası bölgeyi rahatlıkla ele geçirebilir. Ancak Gazze’nin kuzeyinde birliklerini durdurdu, çünkü işgal etmek istemiyor, insanların oradan güneye gitmesini istiyor. Bazı insani yardımların geçmesine de izin veriyor. TIR’larla geçen yardımları kesmiyor. Son dönemde bunu yapıyor bunu da nedeni eğer bölgeyi işgal ederse uluslararası hukuk gereği her türlü insani yardımı bölgeye yapmak durumunda. İsrail bundan kaçındığı için Gazze’nin kuzeyini işgal etmiyor. Adeta oradan gitmek istemeyenleri çaresizliğe mahkum ediyor, gitmek isteyenlere, güneye geçmek isteyenlere de yol veriyor. Gazze’nin kuzeyini boşaltmak istiyor. Bundan sonraki planı ise o bölgeyi boşaltıp kontrol etmek. Ancak ısrarla işgal etmiyor oradaki sorumluluğu almadığı gibi insanların bölgeyi terk etmelerini istiyor.”