Deniz Akkaya haklı mı haksız mı?

Geçen hafta Deniz Akkaya’nın 16 yaşındaki kızını kendi eliyle Çocuk Esirgeme Kurumu’na teslim etmesiyle sonuçlanan anne-kız tartışmasını ve Akkaya’nın yaşanan herşeyi sosyal medyadan bizlere anlatmasıyla şaşırdık kaldık. Akkaya’nın açıklamaları karşısında ünlüler de ikiye bölündü. Kimileri karşılarında çaresiz ve yalnız bir anne gördüklerini söylediler, kimileri ise Deniz Akkaya’yı kızı hakkında böyle konuştuğu ve ergenliğin en tehlikeli yaşlarındaki evladını Çocuk Esirgeme Kurumu’na verdiği için ayıpladı. Aklı selim kişiler hem kıza hem de anneye üzüldüklerini söyleyip topu taça attılar.
Konunun oransız büyüme nedenini Akkaya’dan dinlediğimiz üzere, 16 yaşındaki kız, annesi telefonuna el koyunca kadını balkona kilitlemiş ve komşuların bile müdahil olmalarına rağmen içeri almamıştı. Akkaya’nın anlatımına göre kollarını kavuşturmuş bir halde komşulara ‘ya telefonumu bana geri versin, ya da aşağı atsın’ şartını koşmuştu. Sosyal medyada durumu anlatırken bile kızgınlığı geçmemişti Akkaya’nın… 
Fazla şımartılmış bir ergenin artık dizginlenemez hale gelmiş kaprisi miydi Deniz Akkaya’nın başına gelen? Ya da psikolojik anne şiddetine maruz kalmış bir çocuk mu var karşımızda? Ya da sadece yanlış bir anda başlayan tartışma büyümüş ve amacını aşan hale mi gelmişti? Bu anne-kız barıştırılmalı mıydı yoksa bundan sonra birbirlerini hırpalamalarını engellemek için ayrı evlerde mi yaşamalılar?  
16 yıl önce Deniz Akkaya kızını doğurduğunda, baba Efe Önbilgin çok kısa süre sonra başkasıyla evlenmişti ve bazı magazin yazarları “Deniz Akkaya’nın yıllarca nikah masasına oturtamadığı Efe Önbilgin’i Duygu Hanım birkaç ayda oturttu” diye yazmışlardı. Bunu yazan arkadaşlar bence basın kartlarını iade etmeliydiler zira bu kadar cinsiyetçi ve haksız bir yorum olamazdı. Evlilik akdini “bir erkeği nikah masasına oturtmayı başarmak” olarak gören insanların medyada sözsahibi olma hakkı olmamalıdır. Efe Önbilgin evlenince de hemen baba oldu ama çabucak boşandı ve ortadan kayboldu. Hatta o dönem yaptığı bir röportajda boşandığı eşinden olan çocuğunu bile doğru dürüst görmediği yorumuna “Duygu’nun iyi anne olduğundan eminim ve hayatına müdahale etmek istemiyorum” gibi ilginç bir yorum yapmıştı.
Deniz Akkaya 16 yılda kızını büyütmeye çalışırken yanında olmadığımız için neler yaşadığını ve ne olup da kızıyla böyle bir noktaya geldiğini bilemeyiz ama tıpkı bizler gibi Efe Önbilgin de orada değildi.  Deniz Akkaya kızını yalnız büyüttü. Yıllar geçip kızları Ayşe artık bakım ihtiyacı olan bir çocuk değil bir genç kız olunca boşanmış aileler tarihinde milyarlarca kere tekerrür ettiği üzere baba bütün görkemiyle ortaya çıktı. Anneden gizli babayla tatil planları yapmakta sakınca görmeyip canını dişine takarak kızını bütüyen bir annenin neler çektiğini de hiç umursamayabilir çocuklar. Ve bu durum kadar çocuğunu tek başına büyütmüş bir annenin canını yakan başka bir şey olamaz…
Ben de Deniz Akkaya’ya baktığımda yalnız bir anne görüyorum. Bilirsiniz ki yanlızlığın ne kadar ünlü ya da zengin olduğunuzla bir ilgisi yoktur. Henüz bir yaşındaki çocuğunuzu para ilişkisi içinde olmadığınız ve çocuğunuzu seven bir yakınınıza içiniz rahat bir şekilde bırakıp iki günlük iş yolculuğuna gözünüz arkada kalmadan gidebilmek dünya üzerindeki en paha biçilmez şeylerden birisidir. Ve bu zorlu kulvarda çocuk 8-9 yaşına gelene kadar çoğu babanın etkisiz eleman olduğu da maalesef hiç sır değildir.
Eşim Ankara dışında olduğunda kızımla hep Pazar sabahı 11.00 sinema seanslarına giderdik, sonra bir arkadaş uyardı ve vazgeçtik. Meğer Pazar sabahı 11.00 seanslarının bilinen adı “anası babası boşanmış küçük çocuk seansıymış”. Yani adam boşandığı karısından pazar sabahı çocuğunu alıyor ama bütün gün çocukla ne yapacağını, nasıl oyalayacağını, kendi evladıyla vaktini nasıl geçireceğini aslında hiç bilmiyor. Bu durumda ne yapıyor? Hemen bir alışveriş merkezindeki sinemaya girip çocuğun eline patlamış mısır verip iki – iki buçuk saatlik vakti orada geçiriveriyor. Sinemadan sonra çocuğa öğle yemeği yedirip alışveriş merkezinde bir de oyuncak satın alırsa çabucak öğleden sonra oluveriyor, e artık eşek değil ya; öz çocuğunu kalan bir saatte bir şekilde oyalayabilir. Sonra akşama doğru çocuğu yeniden annesine teslim ve müjde; babalık görevi gelecek Pazar günkü 11.00 sinema seansına kadar yerine getirildi! Ne kadar acı ve üzücü. 
Çocuklarımızın Pazar günü 11.00 seanslarını bilmeden büyümelerini dilerim.