“Türkiye’nin üçüz açığı var”

Ekonomist Uğur Civelek, Merkez Bankasının açığı ve dünyadaki ekonomik gelişmeleri gazetemize değerlendirdi. Tüm dünyada enflasyonist baskının arttığını ve Türkiye’nin döviz bulma imkanını zora soktuğunu belirten Civelek, çok kırılgan bir döneme girdiğimizi belirtti.
Merkez Bankasının zararına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Ekonomist Uğur Civelek, “Merkez Bankasının zararı yüksek. Yanlış politikalardan kaynaklı bir kayıp var. Kur Korumalı Mevduat hesaplarından ve piyasanın döviz ihtiyacını fonlamaktan kaynaklanan bir zarar. Kur Korumalı Mevduat hesapları da Merkez Bankasının üzerine yıkılmıştı. Bu çok ciddi bir hasar yarattı. Bunu bir önceki ekonomi yönetiminin hediyesi olarak görmek lazım. Merkez Bankaların kar amacı yoktur. Bunu çok büyütmemek lazım fakat yanlış politikaların sonucunda oluştuğunu da unutmamak lazım. Bu zararı Merkez Bankası ödüyor gibi görünüyor fakat bu vergilerle vatandaşa yıkılacaktır” dedi.
Dünya Bankasından alınan paranın hiçbir derde derman olmayacağını belirten Civelek, “Kur artışını önlemek, enflasyonu dizginlemek için bir şeyler yapılması gerekiyor. Dünyadaki ekonomik tabloya bakıyoruz merkez bankalarının faiz düşürmeme ihtimali var. Tüm dünyada enflasyonist baskı artıyor. Riskten kaçılma eğilimini artırıyor. Bu da bize dışarıdan para gelmeyeceği anlamına geliyor. Bu durumda yerleşikleri de dövizden döndürmek çok zor. Şapkadan tavşan çıkarılması gerekiyor. Dünya Bankasının kapısı çalındı İMF olmasın diye fakat verilen kaynak devede kulak kaldı. İşin detayları başka bir tartışma konusu fakat alınan para derde derman olmayacak bir para ayrıca yerleşikleri de Türk lirasına geçirmeye ikna etmeyecek gibi görünüyor. Çünkü tüm dünyada hava bozuldu” değerlendirmelerinde bulundu.
Türkiye’nin önümüzdeki süreçte işinin çok zor olduğunu söyleyen Civelek, “Dışarıdan kaynak bulabilmenin ön koşulu bütçe açığını hızla aşağıya çekmektir. Türkiye’nin üçüz açığı var bu nedir derseniz; cari açık, bütçe açığı ve tasarruf açığı var. Tasarruf açığını harcamadan kısarak ve büyümeden vazgeçerek kısa bilirsiniz. Bunun bile finansmanı için bütçe ve cari açığı aşağı çekmeniz gerekiyor. Türkiye’de hem bütçe hem de cari açığı aşağıya çekiyorsan büyüyemezsin. İşsizlik artmaya başlar. Programın faturasını da zaten emekli ve asgari ücretliye çıkarmış durumdasınız. Enflasyon vergisi şeklinde başka bir şey üretiyorsunuz. Buda sadece ekonomik değil siyasi ve sosyal sıkıntıları ortaya çıkaracaktır. Çok kırılganız ve bu kırılganlığın artacağı bir döneme gidiyoruz. Erdoğan 20 yılda ne kadar yıprandı bir kenara koyarsak önümüzdeki 2 yılda bundan daha fazla şekilde yıpranacak. Bütçede harcamaları kısmak gelirleri artırmak durumundasın. Artık vergi dışı gelirler ile bir şey yapamazsın. Burada da dolaylı vergilere yükleniliyor. Yani enflasyonist. Ayrıca sübvansiyonları kaldıracaksınız. Bu da enflasyonist çünkü akaryakıt indirimleri kalkacak. Buradan çıkan tablo bütçe açığını azaltmaya başladığınız anda büyümeyi unutmak demektir. Ayrıca bunun üreteceği bir başka sorun sorunlu kredi hacminde çok sert artış olacak demektir. Bankacılık sistemi çok zorlanacaktır. Hem cari açığı hem de bütçe açığını hızla aşağı çekmek kredilerde çok ciddi sorunlar yaratır, işsizlik üretir, sosyal patlama riskini arttırır ve siyasi kırılganlığa neden olur” dedi.